Qilaban'ın (Uludere) Coğrafi Yapısı ve Hava Kalitesi Laboratuvar Sonuçları

Bedel Boseli (Encu) / Makale içeriği güncellendi: Qilaban (Uludere), Şırnak’a bağlı bir ilçe olup, iki yüksek dağ arasında, V şeklindeki dar bir vadinin tabanında yer almaktadır. Bu coğrafi yapı, ilçenin hem doğal güzelliklerini hem de çevresel sorunlarını belirgin şekilde şekillendirmektedir.

Harita: Silopi ve Uludere (Qilaban) Hava Kalitesi Endeksi, çok tehlikeli düzeyde ve kırmızı alarm, 20.12.2025, Kaynak: AQICN, Günlük Canlı Harita makalenin sonundadır.

Qilaban'ın (Uludere) Dezavantajlı Coğrafi yapısı

Güneşi az gören Qilaban (Uludere), dar ve sıkışık bir vadi konumunda olması çevredeki hava kirleticilerin ilçede hapsolmasına neden olmaktadır. İlçenin bu dar ve kapalı yapısı, rüzgarın kirli havayı dağıtmasını engellerken, termal inversiyon gibi meteorolojik olaylar kirli havanın günlerce ilçenin üzerinde kalmasına yol açmaktadır. Örneğin ilçe Ziravik (İnceler) gibi daha açık bir coğrafi alana benzeseydi, kirli havanın dağılması daha kolay olabilirdi. Qilaban çevresinde yeni yapılan barajlar bölgenin nem oranını artırır Artan nem, kirleticilerle birleştiğinde daha yoğun bir hava kirliliği tabakası oluşturabilir Baraj gölleri üzerinde oluşan buharlaşma, vadideki inversiyon olaylarını güçlendirebilir Kış aylarında baraj göllerinden gelen nem, kirli hava tabakasının daha uzun süre vadide kalmasına neden olabilir.

Silopi'deki santral bünyesinde görev yapan teknik personelden alınan bilgilere, usülsüz ve kanunsuz bir şekilde santralde 2-3 kat daha fazla kalitesiz kullanılmaktadır, daha fazla kâr elde debilmek için. Bu da tüm bölgeyi aşırı derecede zehirlemek anlamına geliyor. Çernobil nükleer faciasısına sebep olan yönetimin hataları Silopi'de tekrarlanmaktadır.

Silopi'deki santral, üç adet 135 MW’lık üniteyle toplam 405 MW kapasiteyle çalışmaktadır. Bu özelliklerinden dolayı zehir ve tehlike seviyesi çok yüksek olan bu santralin yaydığı kirletici gazlar ile tozlar, havadan 36 km’lik kısa mesafe nedeniyle vadiye yoğun şekilde Qilaban'a taşınır. Rüzgar yönü bu taşınmayı desteklediğinde, kirleticiler seyrelmeden Uludere’ye ulaşır ve vadide hapsolur. Isınmak için kullanılan kömür dumanı da buna karışır. İlçenin iki dağ arasındaki dar yapısı nedeniyle rüzgar olsa dahi bu zehir dağılamaz, günlerce kalabilir. İnsanlar adeta kirli bir gölün dibinde yaşıyormuş gibi etkilenir.

Qilaban (Uludere) Hava Kalitesi için Laboratuvar Sonuçları

2024 yılında Uluslararası Plume Labs tarafından yapılan hava kalitesi ölçümleri, Qilaban (Uludere) ilçesinin durumun ciddiyetini ortaya koymaktadır. Qilaban'daki hava kalitesi, iyi seviyede değil, orta seviyededir, bazen de tehlikeli seviyelere iniyor. Silopi ilçe merkezi ve çevresi için ise büyük bir hayati tehlike söz konusudur; alarm durumu söz konusudur. İşte Qilaban (Uludere) için laboratuvar verileri ve anlamı:

1. Ozon (O3):

35 µg/m³ seviyesinde ölçülmüştür. Bu gaz, termik santrallerden gelen kirleticilerin güneş ışığıyla tepkimeye girmesiyle oluşur. Dağlar arasında sıkışarak boğaz yanması, öksürük, göğüs ağrısı ve astım gibi sağlık sorunlarını artırır.

Ozon (O3), dünyamızda iki farklı şekilde karşımıza çıkan ilginç bir moleküldür. Atmosferin yüksek katmanlarında (15-35 km yükseklikte) bulunan ozon tabakası, dünyamızı güneşin zararlı ultraviyole ışınlarından koruyan doğal bir kalkan görevi görür. Bu yüzden yüksekteki ozona "iyi ozon" denir ve bu koruyucu tabakanın incelmesi bilim insanları tarafından endişeyle takip edilmektedir.

Yeryüzüne yakın seviyelerde, özellikle Silopi'deki elektrik santralinden çıkan, arabaların egzoz gazları ve sanayi emisyonlarının güneş ışığıyla reaksiyona girmesi sonucu oluşan ozon ise sağlığımız için oldukça tehlikelidir. "Kötü ozon" olarak adlandırılan bu form, solunduğunda ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir. Öksürük, nefes darlığı, boğaz ağrısı gibi akut etkilerin yanı sıra, uzun süreli maruziyette akciğerlerde kalıcı hasara neden olabilir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve solunum yolu rahatsızlığı olanlar bu ozondan daha fazla etkilenir.

Termik santral ve araba egzozlarından çıkan gazlar ve kirleticiler, güneş ışığıyla reaksiyona girerek yeryüzünde "kötü ozon" oluşturur. Bu ozon yeryüzünde kaldığı için atmosferin üst katmanlarına (15-35 km yüksekliğe) ulaşamaz ve koruyucu ozon tabakasına katkıda bulunamaz. Aksine, bu yerdeki ozon şu zararları verir: Soluduğumuzda sağlığımıza zarar verir; Sera gazı etkisi yaratarak küresel iklim bozulmasına sebep olur; Bitkilere zarar verir; Hava kirliliğini artırır...

2. İnce Tozlar (PM2.5):

17 µg/m³ seviyesinde bulunmuş, ancak kışın ortasına doğru bu seviyelerin çok daha yüksek olabileceği belirtilmiştir. Bu tozlar kömür sobalarından ve santrallerden kaynaklanır, vadide yoğunlaşarak ciddi sağlık riskleri doğurur.

İnce tozlar (PM2.5), günümüzde hava kirliliğinin en tehlikeli formlarından biridir. Bu tozlar çıplak gözle görülemeyecek kadar küçük (2.5 mikrometreden daha küçük) olduğu için doğrudan akciğerlerimize kadar ulaşabilir. Bu durum özellikle vadi gibi çukur bölgelerde daha da tehlikeli hale gelir.

İnce tozlar esas olarak iki ana kaynaktan oluşur: Evlerde ısınma amacıyla kullanılan kömür sobaları ve termik santrallerin bacalarından çıkan emisyonlar. 17 µg/m³ (metreküp başına mikrogram) seviyesi yaz ayları için ölçülmüş bir değerdir ve bu değer bile Dünya Sağlık Örgütü'nün önerdiği yıllık ortalama limitinin (10 µg/m³) üzerindedir. Kışın ısınma amaçlı kömür kullanımının artmasıyla bu değerler çok daha yüksek seviyelere çıkabilir.

Vadilerde yaşanan en büyük sorun "inversiyon" denilen hava olayıdır. Normal şartlarda yükseldikçe hava soğur ve kirli hava yukarı çıkarak dağılır. Ancak kış aylarında, özellikle sabah saatlerinde, yüksekte oluşan sıcak hava tabakası alttaki soğuk havayı hapser. Bu durumda kirli hava vadi tabanında birikir ve konsantrasyonu giderek artar. Bu yoğun kirlilik, başta solunum yolu hastalıkları olmak üzere, kalp rahatsızlıkları ve diğer ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalığı olanlar bu durumdan daha fazla etkilenir.

3. Kaba Tozlar (PM10):

7 µg/m³ olarak ölçülmüştür. Daha büyük boyuttaki bu partiküller, kömür yakımı, toprak yollar ve rüzgarlarla taşınan dağ tozlarından oluşur.

Kaba tozlar, 10 mikrometreden küçük ancak 2.5 mikrometreden büyük olan partiküllerdir. Kaba tozların kaynakları çeşitlidir: Kömür sobalarından ve termik santrallerden çıkan küller, stabilize yollardan kalkan tozlar, tarım arazilerinden rüzgarla taşınan toprak parçacıkları ve dağlardan gelen doğal kaynaklı tozlar bunların başlıcalarıdır.

Bu tozlar, ince tozlar kadar derine nüfuz edemese de, üst solunum yollarında birikerek öksürük, boğaz tahrişi ve astım gibi rahatsızlıkları tetikleyebilir. Ayrıca havadaki görüş mesafesini azaltır ve çevreye çökerek kirliliğe neden olur. Özellikle rüzgarlı günlerde ve kuru havalarda bu tozların konsantrasyonu çok daha yüksek seviyelere çıkabilir. Yağışlı günlerde ise bu tozlar yağmurla birlikte yere inerek geçici olarak hava kalitesinde iyileşme sağlar.

4. Azot Dioksit (NO2):

3 µg/m³ seviyesiyle ölçülmüş olup, vadinin çukur yapısı nedeniyle bu gaz da yoğunlaşır. Kaynağı yine kömür sobası kullanımı ve termik santrallerdir.

Azot dioksit esas olarak yanma süreçlerinde ortaya çıkar ve kaynakları başlıca termik santraller, evlerdeki kömür sobaları ve motorlu taşıtların egzozlarıdır. Özellikle kış aylarında ve sabah saatlerinde bu değer çok daha yüksek seviyelere çıkabilir. Vadi gibi çukur bölgelerde, özellikle soğuk havalarda oluşan sıcaklık inversiyonu (sıcak havanın soğuk havayı hapsetmesi) nedeniyle bu gaz yerde birikir ve konsantrasyonu tehlikeli seviyelere ulaşabilir.

Azot dioksit solunduğunda akciğerlerde tahribata yol açar ve solunum yolu hastalıklarını tetikler. Ayrıca bu gaz havadaki su buharı ile birleşerek asit yağmurlarına neden olur ve bitki örtüsüne zarar verir. Dahası, güneş ışığıyla reaksiyona girerek yer seviyesinde zararlı ozon oluşumuna katkıda bulunur. Kronik akciğer hastalığı olanlar, astım hastaları, çocuklar ve yaşlılar bu kirleticiden daha fazla etkilenir. Bu nedenle özellikle kış aylarında ve inversiyon şartlarında daha dikkatli olunmalıdır.

Verilen bilgiler ve sorunuz ışığında, Qilaban (Uludere) bölgesindeki hava kirliliğinin tarım ve kar yağışı üzerindeki etkilerini analiz edeyim:

Tarım ve Sebze-Meyve Üretimi Üzerindeki Etkiler:

  1. Ozon Etkisi:
  1. İnce ve Kaba Tozların Etkisi:

Kar Yağışı ve Su Döngüsü Üzerindeki Etkiler:

  1. Kirleticilerin Kar Yağışına Etkisi:
  1. Barajların Ek Etkisi:
  1. Kombine Etkiler:

Bu durumda, bölgede sürdürülebilir tarım için:

Bereket olan kar artık zehir olarak yağıyor

  1. Kirleticilerin Karda Birikme Süreci:
  1. Kar Eridiğinde Ortaya Çıkan Riskler:
  1. Filtrasyon İhtiyacının Nedenleri:

Bu nedenlerle, kar sularının kullanımı öncesinde uygun filtrasyon sistemleriyle arıtılması, hem tarımsal üretimin sürdürülebilirliği hem de halk sağlığı açısından önem taşımaktadır.

Silopi Termik Santralinin Yasadışı İşleyişi: Emisyon Kontrolü ve Çevresel Etki Analizi

Saha Gözlemleri ve Teknik Veriler:

Santral bünyesinde görev yapan teknik personelden alınan bilgilere göre, tesiste ciddi çevresel risk faktörleri bulunmaktadır:

  1. Kömür Kullanım Oranları:
  1. Emisyon Kontrol Sistemlerinin Durumu:
  1. Veri Tutarsızlıkları:

Bu bulgular, Silopi Termik Santralinin çevresel etkilerinin resmi raporlarda belirtilenden çok daha ciddi boyutlarda olduğunu göstermektedir. Özellikle emisyon kontrol sistemlerinin yetersiz işletimi ve aşırı kömür kullanımı, Qilaban (Uludere) vadisinde tespit edilen yüksek kirlilik değerlerinin başlıca sebepleri arasında yer almaktadır. Bu durum, bölgedeki halk sağlığı ve ekolojik denge açısından acil müdahale gerektiren bir risk faktörü oluşturmaktadır.

Sonuç

Bu veriler ışığında, Qilaban'ın (Uludere) coğrafi yapısı ve çevresel faktörlerin etkileşimi, ilçede ciddi bir hava kirliliği sorunu yaratmaktadır. V şeklindeki dar vadi yapısı, Silopi'deki termik santralden gelen kirleticilerin ve yerel kömür kullanımından kaynaklanan emisyonların bölgede hapsolmasına neden olmaktadır. Özellikle kış aylarında görülen inversiyon olayları, kirleticilerin dağılmasını engelleyerek durumu daha da kötüleştirmektedir. Ölçülen ozon, ince tozlar (PM2.5), kaba tozlar (PM10) ve azot dioksit (NO2) seviyeleri, özellikle hassas gruplar için risk oluşturmaktadır. Bu durum, bölgede yaşayan insanların sağlığını tehdit etmekte ve acil önlemler alınmasını gerektirmektedir. Qilaban'ın hava kalitesinin iyileştirilmesi için, hem termik santral emisyonlarının kontrolü hem de yerel ısınma kaynaklı kirliliğin azaltılmasına yönelik kapsamlı bir eylem planı geliştirilmesi gerekmektedir.

Kaçak Çay (Ceylon Tea) Şifalı, Türk Çayı Kanserojen!

Seylan çayı (Ceylon Tea), yani halk arasında bilinen adıyla “kaçak çay,” sağlıklı ve doğal yöntemlerle yetiştirilmektedir. Buna karşın, Karadeniz bölgesinde yetiştirilen Türk çayı, daha fazla kâr elde etmek amacıyla yoğun kimyasal ve hormon kullanımına maruz kalmakta ve bu durum çayın kanserojen olmasına yol açmaktadır.

Kaçak Çay, yani Seylan Çayı, demlendiğinde daha koyu ve kırmızı bir renk alır. Bunun sebebi, çayın doğal yöntemlerle yetiştirilmesidir.

Sri Lanka Cumhuriyeti, dünya çapında özellikle Avrupa ülkelerine ihraç ettiği çaydan (Ceylon Tea) büyük bir gelir elde etmektedir. Bu yüzden Sri Lanka hükümeti, çay üretiminde doğal ve rejeneratif (onarıcı ve şifalı) tarım yöntemlerini teşvik etmektedir. Çayın doğallığını ve şifasını koruyabilmek için elle toplama gibi geleneksel yöntemler kullanılmaktadır; metal veya plastik makaslar yada makineler kullanılmaz. Ayrıca hükümet ve uluslararası şirketler, Seylan çayı üreticilerine yüksek miktarda maddi destek sağlamaktadır.

Buna karşılık, Türkiye’de durum tam tersidir. Türk hükümeti, çay üreticilerinden yüksek vergiler alırken, Karadeniz bölgesindeki üreticiler kâr elde edebilmek için yoğun kimyasal ve gübre kullanmak zorunda kalmaktadır. Bu kimyasal yoğunluk, çayın doğallığını bozmakta ve sağlığa zarar vermektedir. Aryıca çaylar elle değil metal/plastik makaslar ve makineler toplanır.

Karadeniz’de az kimyasal kullanılan bazı özel çaylar ise Türkiye gibi fakir ülkelere değil, Avrupa gibi zengin ülkelere yüksek fiyatlarla satılmaktadır.

Sonuç olarak, doğal ve şifalı bir çay tüketmek isteyenler için Seylan çayı yani Kaçak Çay daha güvenilir bir tercih olarak öne çıkmaktadır.

Önemli Not: Çay ambalajında “Ceylon Tea” veya “Seylan Çayı” yazıyorsa, bu halk arasında “Kaçak Çay” olarak bilinen çaydır. @bedelboseli

Kürtler #Türkler #TürkÇayı #Karadeniz #Çay #KaçakÇay #Kaçak_Çay #KAÇAK_ÇAY #srilanka #ceylontea #Seylan #SeylanÇAyı